0 224 270 60 00 0 507 220 62 32 hanifiucpunar@gmail.com

Yumuşak Doku Tümörleri Bursa

Yumuşak Doku Tümörleri: Bursa'da Kapsamlı Bir Rehber 

Yumuşak Doku Tümörleri Nedir?

Yumuşak doku tümörleri, vücudumuzun birçok bölgesinde ortaya çıkabilen, çeşitli dokularda gelişen oluşumlardır. Bu dokular arasında tendonlar, kaslar, bağlar, kıkırdak, sinirler, kan damarları ve yağ dokusu bulunur. Bu tümörler, iyi huylu (kanserli olmayan) veya kötü huylu (kanserli - sarkom) olabilirler.

Yumuşak Doku Tümörlerinin Belirtileri ve Nedenleri

Yumuşak doku tümörleri genellikle ağrısız, yavaş büyüyen kitleler olarak kendini gösterir. Ancak bazı durumlarda ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığı ve fonksiyon kaybı gibi belirtiler de görülebilir. Bu tümörlerin kesin nedenleri tam olarak bilinmemekle birlikte, genetik faktörler, radyasyona maruz kalma ve bazı çevresel etkenlerin etkili olabileceği düşünülmektedir.

soft tissue sarcomas imagesYumuşak Doku Tümörlerinin Tanısı

Yumuşak doku tümörlerinin teşhisi, detaylı bir fizik muayene ve çeşitli görüntüleme yöntemleri (röntgen, ultrason, MR) ile başlar. Kesin tanı için biyopsi (doku örneği alınması) gerekebilir. 

Yumuşak Doku Tümörlerinin Tedavisi

Yumuşak doku tümörlerinin tedavisi, tümörün tipine, boyutuna, yerine ve yayılım durumuna bağlı olarak değişir. Cerrahi müdahale, radyoterapi, kemoterapi veya bu yöntemlerin kombinasyonu kullanılabilir. 

Yumuşak Doku Tümörlerinde İyileşme Süreci

İyileşme süreci, tümörün tipine, boyutuna, yerine, tedavi yöntemine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişir. Ameliyat sonrası fizik tedavi ve rehabilitasyon, hastanın hareket kabiliyetini ve yaşam kalitesini yeniden kazanmasına yardımcı olur.

En Yaygın Yumuşak Doku Sarkomları

  • Liposarkom: Yağ dokusundan kaynaklanan kanserli bir tümördür.
  • Leiomyosarkom: Düz kas dokusundan kaynaklanan kanserli bir tümördür.
  • Farklılaşmamış Pleomorfik Sarkom (UPS): Vücudun herhangi bir yerinde oluşabilen agresif bir sarkom türüdür.
  • Sinovyal Sarkom: Genellikle genç erişkinlerde görülen, eklem veya tendon kılıfı yakınlarında gelişen bir sarkomdur.
  • Malign Periferik Sinir Kılıfı Tümörü (MPNST): Sinir hücrelerinden kaynaklanan nadir ve agresif bir tümördür.

Benign (İyi Huylu) Yumuşak Doku Tümörleri

  • Lipom: Yağ dokusundan kaynaklanan, genellikle ağrısız ve yavaş büyüyen iyi huylu bir tümördür.
  • Ganglion Kisti: Eklem veya tendon kılıflarında oluşan sıvı dolu keselerdir.
  • Sinovyal Kondromatozis: Eklem zarının kıkırdak üretmeye başlamasıyla oluşan nadir bir durumdur.
  • Morton Nöroması: Ayak parmakları arasındaki sinirlerin sıkışması sonucu oluşan ağrılı bir durumdur.

Bursa'da Yumuşak Doku Tümörleri Tedavisi

Bursa Medical Park Hastanesi, Türkiye'deki Medical Park hastaneler grubunun bir parçasıdır ve ortopedi alanında uzmanlaşmış deneyimli doktor kadrosuyla hizmet vermektedir. Yumuşak doku tümörlerinin teşhis ve tedavisinde ileri teknoloji ve multidisipliner bir yaklaşım sunmaktayız.

Bursa'da Ortopedi Uzmanı Seçerken Nelere Dikkat Edilmeli?

  • Uzmanlık: Yumuşak doku tümörleri konusunda uzmanlaşmış bir ortopedi doktoru tercih edin.
  • Deneyim: Doktorun deneyimi ve hasta yorumları, tedavi başarısını değerlendirmede yardımcı olabilir.
  • İletişim: Doktorunuzla açık iletişim kurabilmeniz ve sorularınızı rahatlıkla sorabilmeniz önemlidir.
  • Hastane ve Tesisler: Modern tıbbi cihazlar ve konforlu hasta odaları, tedavi sürecinizi daha rahat hale getirebilir.
  • Sigorta Kapsamı: Doktorun sigorta ağınızda olup olmadığını kontrol edin.

Sonuç

Yumuşak doku tümörleri çeşitlilik gösterir ve erken teşhis ile başarılı tedavi mümkündür. Bursa Medical Park Hastanesi'nde deneyimli ekibimizle size en iyi sağlık hizmetini sunmak için buradayız. Herhangi bir şüpheli durumda vakit kaybetmeden bir uzmana başvurun.

Anahtar Kelimeler: Yumuşak doku tümörü, sarkom, lipom, ganglion kisti, sinovyal kondromatozis, Morton nöroması, Bursa ortopedi, Medical Park Bursa, ortopedi uzmanı Bursa.

soft tissue sarcomas images 

Yumuşak Doku Tümörleri Genel Bilgiler

 

Yumuşak doku tümörleri, vücudun hemen hemen her yerinde ortaya çıkabilir. Tendonlarda, kaslarda, bağlarda, kıkırdakta, sinirlerde, kan damarlarında, ve bağ dokularında ortaya çıkabilir. Sert veya yumuşak kıvamda hissedebilirler. İyi huylu kitlelerin, apse gibi dokunulduğunda ağrılı olma olasılığı daha yüksektir. İyi huylu yumuşak doku tümörleri daha yavaş büyüme eğilimindedir ve çoğu küçük boyuttadır, en uzun çaplarının 5 cm'den daha küçük olması beklenir.

 

Sarkomlar (kötü huylu yumuşak doku tümörleri) da benzer şekilde ağrısız olma eğilimindedirler. Ancak iyi huylu yumuşak doku  tümörlerine nazaran hızlı büyürler ve etraflarındaki dokulara bası yaparak semptom yaratma potansiyelleri daha fazladır. Etraf dokulara çıkıntılar yaparlar ve ayrıca uydu lezyonları dediğimiz aynı kompartımanda yayılma olasılıkları fazladır.  

 

 

Resim. Hastamızın sağ kasıkta psoas kası içinde yerleşmiş septasyonlar içeren sıvı içerikli yumuşak doku kitlesi.

 

İyi huylu veya kanserli yumuşak doku kitleleri, göğüs veya karın yerine kol ve bacaklara yerleştiklerinde daha çabuk klinik olarak dikkat çekerler, çünkü bu tür kitlelerin diğer vücut yapılarıyla karıştırılması için kollarda ve bacaklarda daha az yer vardır. Buna rağmen tanı almada geç kalabilirler.

 

Yeni tespit edilen bir yumuşak doku kitlesi nadiren acil tedavi gerektirir. Tüm yumuşak doku kitleleri ameliyat gerektirmez ve bilinen iyi huylu bir tümörün çıkarılması güvenli bir şekilde elektif şartlarda ameliyat edilebilir. Bununla birlikte, yumuşak doku kitlesinde ani büyüme, ısı artışı olması, etrafında ödem oluşması durumunda mümkün olan en kısa sürede biyopsi alınmalıdır. Yeni keşfedilen, kökeni bilinmeyen, büyümekte olan herhangi bir kitle varsa bir uzman tarafından değerlendirilmelidir. Yumuşak doku tümörleri ile travma sonrası oluşan burkulmalar veya direk darbelerde oluşan ödem ve hematom karışabilir. Altı haftadan uzun süren herhangi bir burkulma veya hematom, kötü huylu tümör olasılığı için ek tıbbi incelemeyi hak eder.

 

Konumuna bağlı olarak, yumuşak doku kitlesi genellikle başlangıçta kas burkulması, hematom veya zamanla iyileşecek eski bir travma olarak yanlış teşhis edilebilir. Bu tür yanlış algılamalar, yumuşak doku tümörlerinin teşhisinin gecikmesine katkıda bulunabilir. Öyleki genellikle hastanın bir yumru veya yumruyu ilk keşfetmesinden sonraki üç ila altı ay kadar uzun bir süre hasta uzamana başvurmak için bekleyebilir. Bunda diğer bir etken yumuşak doku kitleleri genellikle ağrıya neden olmadığı için, insanlar şişliklerin zararlı olmadığını düşünme eğilimindedir.

 

Yumuşak doku tümörleri popülasyonun her kesimini etkiler. Bununla birlikte, sarkomlar çocuklarda ve genç erişkinlerde daha sık görülür ve erkeklerin kadınlardan biraz daha yüksek sarkom tanısı alma oranı vardır. Bazı sarkomlar belirli yaş gruplarında daha yaygındır. Örneğin, sinovyal sarkom daha sık genç erişkinlerde bulunur. Hastalarımızın büyük bir çoğunluğunda yumuşak doku tümörlerinin nedeni belirlenemez, spontan yani kendiliğinden oluştuğu kabul edilir. Bazı bilimsel bulgular genetik bozuklukların ve mutasyonların insanları iyi huylu ve kanserli yumuşak doku tümörlerine yatkın hale getirdiğini göstermektedir. Radyasyona ve çevresel kanserojenlere maruz kalma, yumuşak doku tümörleri ile ilişkilendirilmiştir. Örneğin Kaposi sarkomu, bağışıklık sistemi tahrip olan HIV'li hastalarda bir tür uçuktan kaynaklanan enfeksiyon kaynaklı yumuşak doku tümörüne örnektir. Yaşam tarzı faktörleri, yaralanma ve enfeksiyonun vakaların çoğunda yumuşak doku tümörlerine neden olduğu tutarlı bir şekilde kanıtlanmamıştır. Nadir görülen genetik anormallikler ve bozukluklar, insanları iyi huylu ve kötü huylu yumuşak doku tümörlerine yatkın hale getirebilir. Örneğin, nörofibromatoz genetik kalıtım gösteren bir hastalıktır ve bu hastalarda sinir kılıfı tümörleri görülme olasılığını artmıştır.

 

Bir hematom, artritten (eklem kireçlenmesi) kaynaklanan kist veya bir burkulmadan kaynaklanan şişlik, yumuşak doku tümörü ile karıştırılabilir. Yumuşak doku tümörü, etiyolojisine bağlı olarak vücutta yavaş veya hızlı büyür. Genellikle yumuşak doku tümörleri yuvarlak bir oryantasyonda büyür, ancak bazıları daha oval veya sosis şeklinde büyüyebilir. Bu tür büyümelerin çoğu, büyüdükçe bu sınırları aşabilmelerine rağmen, fasya dokusunun sınırları içinde kalır. Kemikler, kaslar, kan damarları, sinirler ve diğer yapıların çevresinde büyüyerek bu yapıların sıkışmasına veya işlevinde değişikliğe neden olabilirler. Bazen bir sarkom (kanserli büyüme) vücudun diğer bölgelerine, genellikle akciğerlere yayılabilir (metastaz yapabilir).

Yumuşak doku tümörleri çok az semptom verir. Vücudun herhangi bir yerinde yavaş veya hızlı bir şekilde bir yumru olarak ortaya çıkabilirler. Kitlenin kendisinin ortaya çıkması yani elle hissedilmesi en yaygın semptomdur. Boyutları genellikle yuvarlak veya ovaldir. Genellikle ağrısızdır, yalnızca bir siniri sıkıştırdığında veya diğer dokuları tahriş ettiğinde rahatsızlığa neden olur. Bir kitlenin boyutundaki hızlı artış oranı, malignite olasılığını düşündürür. Tümörün etiyolojisine bağlı olarak hızlı veya yavaş büyüyebilir. Başlangıçta iyi huylu olan bazı yumuşak doku kitleleri malignitelere dönüşebilir. Bu genellikle daha önce büyümeden duran bir kütlenin boyutundaki ani bir artışla anlaşılabilir. Araştırmalar, bir kol veya bacakta ortaya çıkan kötü huylu bir kitlenin genellikle 5 cm'den büyük olduğunu ve derine (genellikle kasta) yerleştiğini göstermektedir. İyi huylu tümörlerde ise bu tam tersidir. 5 cm’den küçük ve cilt veya cilt altında yani yüzeyeldir.

 

Nüks riski tümörün tipine, ilk cerrahi eksizyonun yeterliliğine ve tümörün bulunduğu yere bağlıdır.

 

Yumuşak Doku Tümörü Tanısı Sonrası Hastayı Bekleyen Tehlikeler

 

Yumuşak doku tümörlerinin çoğu iyi huyludur. Büyük kitleler daha fazla endişe nedenidir. En uzun noktasında 5 cm'den fazla veya dokunulduğunda ağrılı bir kitle fark eden hastalar doktora başvurmalıdır. Yumuşak doku sarkomu (kanserli büyüme) ölümcül bir hastalık olabilir. Örneğin, sinovyal sarkom, yumuşak doku sarkomlarının yüzde 7 ila yüzde 10'unu oluşturan ve genellikle genç yetişkinlerin kollarında veya bacaklarında gelişen agresif bir kanserdir. Araştırmalar, metastaz yapmış veya vücudun diğer bölgelerine yayılmış hastalığı olan hastaların yüzde 25'inin beş yıl hayatta kaldığını gösteriyor.

Yumuşak doku kitlelerinin çoğu ağrısızdır - yakındaki bir siniri tahriş etmedikçe - ki bu, birçok kitlenin boyutları önemli ölçüye ulaşmadan teşhis edilmemesinin başlıca nedenidir- eklem hareket kısıtlılığına sebep olmadıkça bu ağrısız durum devam eder. Yumuşak doku kitlelerinin olduğu bölgeye kan akışı artarsa veya ödem ciltte renk değişikliğine neden olabilir, ancak genellikle kitle çevresindeki cilt normal rengini korur.

Hızlı ve doğru teşhis, hem hastanın hayatını hem de ekstremite fonksiyonlarını koruma açısından önemlidir. Yumuşak doku tümörleri, en azından başlangıçta, genellikle fiziksel olarak zayıflatıcı değildir yani hastanın genel sağlık durumunu bozmaz. Örneğin kilo vermesine sebep olmaz, iştah azalması yapmaz.

 

Bir sarkom (kanserli büyüme), bir kolun veya bacağın amputasyonuna veya bir uzvun fonksiyonel kaybına neden olabilir. İyi huylu bir tümör de bazı durumlarda zayıflatıcı olabilir. Örneğin, pelviste derin bir yumuşak doku kütlesi, bağırsak gibi bir organın işlevini engelleyebilir veya yerel sinirlere veya kan akışına engel oluşturabilir.

 

En Yaygın Yumuşak Doku Sarkomu Tipleri

 

Liposarkom: Yağ dokusunda başlayan tümörler liposarkom olarak bilinir. Birkaç farklı liposarkom formu vardır. Bazıları diğerlerinden çok daha agresiftir, bu nedenle alt türü bilmek önemlidir.

Leiomyosarkom: Bu tümörler içi boş organları kaplayan düz kas dokusunda başlar. Rahim kadınlar arasında en yaygın yerleşim yeridir. Leiomyosarkom ayrıca mesane ve mide gibi organlarda da başlayabilir.

Farklılaşmamış pleomorfik sarkom (UPS): Vücudun herhangi bir yerinde oluşabilir. Genellikle karnın arkasında, kollarda veya bacaklarda, özellikle uyluklarda görülür. Bu tümörler genellikle hızla büyür ve akciğerler de dahil olmak üzere vücudun diğer bölgelerine yayılabilir. Diğer isimleri ise malign fibröz histiositoma ve miksofibrosarkom bulunur.

Sinovyal sarkom: Sinovyal sarkom tipik olarak kollarda, bacaklarda, parmaklarda ve ayak parmaklarında görülür. Çocuklarda ve genç erişkinlerde daha sık görülür. En yaygın belirti ağrılı bir yumrudur. İmmünoterapi ve epigenetik tedavi gibi daha yeni tedaviler, bu tümörleri tedavi etmek için büyük potansiyel göstermektedir.

Malign periferik sinir kılıfı tümörü (MPNST): Malign periferik sinir kılıfı tümörleri sinir hücrelerinde başlayan nadir, oldukça agresif tümörlerdir. En yaygın belirti ağrılı bir yumrudur. Malign periferik sinir kılıfı tümörlerinin yaklaşık üçte biri, nörofibromatozis genetik durumuyla bağlantılıdır.

Desmoid tümör: Desmoidler yumuşak doku sarkomu ile ilişkilidir, ancak vücudun diğer bölgelerine yayılmadıkları için kanser değildirler. Bazı desmoidler izlenebilir ve başka bir tedaviye ihtiyaç duymazlar. Ancak diğerleri agresif olabilir.

Soliter fibröz tümör ve hemanjiyoperisitom: Soliter fibröz tümörler ve hemanjiyoperisitomlar vücudun herhangi bir yerinde oluşabilir. Bazıları iyi huylu (kanserli değil), bazıları ise oldukça agresif olabilir. Çoğu zaman, bu tümörler uzun yıllar içinde yavaş yavaş büyür.

Fibrosarkom: Fibrosarkom, çok nadir görülen bir yumuşak doku kanseridir. Fibrosarkom tendonlardan, bağlarınızdan ve kaslarınızdan çıkıp fonksiyonel kısıtlılık ve hayatai tehlike yaratabilir. İki tip fibrosarkom vardır: infantil veya konjenital fibrosarkom ve yetişkin tipi fibrosarkom. Fibrosarkomun bir zamanlar yumuşak doku sarkomunun en yaygın formlarından biri olduğu düşünülüyordu. Teşhis tekniklerindeki gelişmeler sayesinde, fibrosarkom artık hastalığın nadir görülen bir formu olarak kabul edilmektedir.

Vasküler sarkom: Vasküler tümörler kan damarlarında başlar. Benign hemanjiyomlardan ve düşük dereceli epiteloid hemanjiyoendotelyomalardan oldukça agresif anjiyosarkomlara kadar çeşitlilik gösterirler.

Epitelioid sarkom: Bu tümörler genç erişkinlerde daha sık görülür. Hastalığın klasik formu yavaş büyür ve genç erkeklerin ayaklarında, kollarında, bacaklarında veya önkollarında görülür. Epiteloid tümörler kasıkta da başlayabilir ve bu tümörler daha agresif olma eğilimindedir.

Alveolar yumuşak parça sarkomu (ASPS): ASPS, tipik olarak 15 ila 40 yaş arasındaki kişilerin alt ekstremitelerinde başlayan oldukça nadir bir sarkomdur. Yavaş büyüyen bir tümördür ancak sıklıkla vücudun diğer bölgelerine yayılır, akciğerler ve beyin gibi.

Berrak hücreli sarkom: Bu tümör hem yumuşak doku sarkomunun hem de melanomun (cilt kanserinin agresif bir formu) özelliklerine sahiptir. Ancak yumuşak dokuda başladığı ve genellikle cildi etkilemediği için tipik olarak sarkom olarak sınıflandırılır. Ayak ve ayak bileği ortak yerlerdir.

İskelet dışı miksoid kondrosarkom (EMC): İskelet dışı miksoid kondrosarkom tümörleri, yumuşak ve jelatinimsi kıvamda ağrısız kitlelerdir. Yavaş büyüme ve vücudun diğer bölgelerine, özellikle akciğerlere yayılma eğilimindedirler. Bu tümörler tipik olarak 30 ila 60 yaş arasındaki insanları etkiler ve en sık olarak alt ekstremitelerde görülür.

Gastrointestinal stromal tümör (GIST): GIST'ler gastrointestinal sistemde, genellikle midede başlar. Bu tümörler boyut olarak büyük olma eğilimindedir ve vücudun diğer bölgelerine yayılabilir.

 

 

Benign Sarkom Benzeri Yumuşak Doku Tümörleri

Tipik olarak iyi huylu (kanserli olmayan) bir dizi sarkoma benzeri büyüme vardır, ancak bazı durumlarda vücudun diğer bölgelerine yayılabilirler. Bunlar şunları içerir:

 

Kemikleşen fibromiksoid tümör

Perivasküler epiteloid hücre tümörü, lenfanjiyoleiomyomatozis, anjiyomiyolipom

Tendon kılıfının dev hücreli tümörü ve Pigmente villonodüler sinovit

Yumuşak dokunun miyoepitelyal tümörleri

Glomus dokusu tümörü

 

İyi Huylu Yumuşak Doku Tümörleri

 

lipom

lipomatoz

lipoblastoma/lipoblastomatozis

anjiyolipom

anjiyomiyolipom

anjiyomiyelolipom

elastoma

hemanjiyom

leiomyom

schwannom

nörofibrom

miksoma

anjiyomiksoma

anjiyofibrom

 

 

Lipom (Yağ Bezesi)

 

Lipomlar, genellikle gövdede görülen, ancak vücudun herhangi bir yerinde olabilen yumuşak, ağrısız kitleler olarak ortaya çıkan yağ hücrelerinin (adipositler) iyi huylu tümörleridir. Lipomların boyutu genellikle 1->10 cm arasında değişir. Mezenkimal tümörlerdir ve vücutta normal yağ hücrelerinin bulunduğu herhangi bir yerde ortaya çıkabilirler. İyi huyludurlar ve birçok histolojik alt tipe sahiptirler. Lipomlar genelde cilt altında bulunmalarına rağmen bazı durumlarda fasya veya daha derin kas planlarını da tutabilirler.

 

Resim. Hastamızın çıkarılan lipoma parçası.




 

Etiyoloji

Lipomlar, insan vücudunun en yaygın mezenkimal tümörlerini temsil eder. İnsanlarda en sık görülen neoplazmalardan biridir. Her bin kişiden yaklaşık 1'inde yaşamlarının bir noktasında lipomun ortaya çıktığı varsayılsa da, literatürde lipomların insidansı ve prevalansı kesin olarak bildiren çalışma yoktur. Lipomların çoğu gövdeyi ve üst ekstremiteyi etkiler, ancak vücutta adipositlerin bulunduğu herhangi bir yerde olabilirler. Lipomların kesin nedeni bilinmemektedir. Travma ve lipom oluşumu arasında potansiyel bir bağlantı olduğu varsayılarak, travmanın sitokin salınımını indüklediği ve bunun daha sonra preadiposit farklılaşması ve olgunlaşmasını tetiklediği varsayılmıştır.

 

Lipomların erkeklerde kadınlardan daha yüksek insidansı vardır. Her yaşta ortaya çıkabilmelerine rağmen, genellikle yaşamın dördüncü ila altıncı dekatları arasında görülürler.

 

 

Vücudunuzda  lipomlar veya yağ bezeleri fark edilirse (sıklıkla klinik olarak teşhis edilir) ve tam cerrahi eksizyondan sonra histolojik incelemeye gönderilir.

 

Aşağıdaki özellikleri içeren vakalarda kötü huylu olma riskinden dolayı ameliyat öncesi ayrıntılı radyolojik inceleme gereklidir.

 

Boyutununun >10 cm’den büyük olması

Hızlı büyümesi

Ağrılı olması

Alttaki dokulara fikse olması yani dokunun sert kıvamda olup oynamaması

Derin dokularda, uylukta veya arka karın boşluğu boşlukta yer alması

 

 

Çoğu cilt altı lipom için görüntüleme çalışmasına gerek yoktur. Ancak gastrointestinal (GI) kanaldaki lezyonlar GI kontrast çalışmalarında görülebilirken, atipik bir yerleşim olan lipomlar için ultrason, MRI ve BT gibi görüntülemeler gerekir. Lipomlar radyolüsent olduklarından, yumuşak doku radyografisi tanısal olabilir, ancak yalnızca tanıda klinik olarak şüpheli olduğunda kullanılır.

 

Tedavi / Yönetim

Lipom tedavisine başvuran hastaların büyük çoğunluğu kozmetik nedenden şikayet eder. Stabil lezyonlar sıklıkla klinik olarak gözlenir. Tedavi kararı lezyon boyutu, anatomik yerleşim, ağrı gibi semptomlar ve hasta komorbiditeleri gibi çok sayıda faktöre bağlıdır. Tedavi isteniyorsa, genellikle cerrahi eksizyon kullanılır. Gastrointestinal sistem (GI) lipomları için endoskopi ve kolonoskopi gibi tedaviler kullanılır. Lipomların kolonoskopik olarak çıkarılması, daha yüksek kolon perforasyonu riski ile ilişkilidir.

 

Lipom cerrahisinde kapsülün tam cerrahi eksizyonu önerilir. İntrakardiyak lipomlar genellikle lobüledir ve daha iyi bir sonuç için tüm lobüllerin çıkarılması gerekir. Deri altı lipomlar kozmetik nedenlerle çıkarılır. Bu nedenle kozmetik olarak cerrahi kesi küçük olmalıdır. Kesi genellikle doğrudan kitlenin üzerine bir cilt gerilimi hattında yerleştirilir. İyi huylu lipomlar için prognoz mükemmeldir. Nüks yaygın değildir.

 

 

Ganglion Kisti

 

Ganglion kistleri jelatinimsi mukoid materyalle dolu sinovyal kistlerdir ve ortopedik klinik pratikte sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Ganglion kistlerinin gelişiminin kesin etiyolojisi bilinmemekle birlikte, bağ dokusunun müsinöz dejenerasyonu ile sonuçlanan tekrarlayan mikrotravmadan kaynaklandığına inanılmaktadır. El ve el bileğinde en sık rastlanan yumuşak doku kitlesi olmakla birlikte diz ve ayakta da sık rastlanır. Ganglion kistlerinin çoğu asemptomatik olmasına rağmen hastalar ağrı, hassasiyet, güçsüzlük ve kozmetik görünümden memnuniyetsizlik ile başvurabilirler. Hem ameliyatsız hem de cerrahi tedaviler mevcuttur, ancak yüksek nüks oranı mevcuttur. Cerrahi eksizyon, hastaların semptomlarının çözülmesini sağlayabilir, ancak kiste komşu olan altta yatan anatominin anlaşılması, kiste yakın olan nörovasküler yapıların yaralanmasını önlemek için çok önemlidir.

 

 

Etiyoloji

Ganglion kistlerinin, kronik hasara ikincil bağ dokusunun müsinöz dejenerasyonundan kaynaklandığını düşünülmektedir. Şu anda çoğu bilimsel görüş, ganglion kistlerinin, sürekli mikro yaralanmanın bir sonucu olarak sinovyal kapsüler kavşaktaki mezenkimal hücrelerden kaynaklandığı konusunda hemfikirdir. Destekleyici kapsüler ve ligamentöz yapıların tekrarlayan yaralanması, fibroblastları uyarır ve ganglion kistlerinde yaygın olarak bulunan müsin "jöle benzeri" materyal üretimi aktive olur. Ganglion kistleri, el ve bilekte bulunan yumuşak doku kitlelerinin %60 ila %70'ini oluşturur. Her yaşta oluşabilmelerine rağmen, en yaygın olarak 20 ila 50 yaş arasındaki kadınlarda bulunurlar. Kadınlarda ganglion kisti geliştirme olasılığı erkeklere göre üç kat daha fazladır. Bu kistlere, muhtemelen tekrarlayan travma ve bilek eklemindeki strese ikincil olarak cimnastikçiler arasında da sıklıkla rastlanır.

 

Ganglion kistlerinin çoğu asemptomatiktir, ancak hastalar estetik olmayan görünümleri nedeniyle tedaviye başvurabilirler. Hastalar bilek hareketi ile şiddetlenen ağrı, hassasiyet veya güçsüzlük ile başvurabilirler. Ganglion kistleri genellikle yaklaşık 1 cm ila 3 cm boyutlarında sert, iyi sınırlı, serbestçe hareket eden kitleler olarak ortaya çıkar. Genellikle üstteki deriye değil derin dokuya sabitlenirler. Volar  el bilek ganglion kistleri olan hastalar daha az sıklıkla karpal tünel sendromu veya median sinirin sıkışmasına veya fleksör tendon kılıfına intrüzyona sekonder tetik parmak ile başvurabilirler. Volar bilek ganglion kistleri ayrıca ulnar sinir nöropraksisine ve iskemiye yol açan radyal arterin sıkışmasına neden olabilir.

 

Ganglion kistinin çıktığı alanda kemik ve eklem patolojilerine sekonder çıkıp çıkmadığını araştırmak için ganglion kistini değerlendirmek için röntgen istenebilir. Olası bir katı tümör açısında ayırıcı tanıya ihtiyaç duyulmadıkça ganglion kistleri için MRG çekilmesine gerek kalmayabilir. MRG’de, T2 ağırlıklı görüntülemede düzgün sınırlı sıvı yoğunluğuna sahip iyi sınırlı bir kitle bulguları olmalıdır. Ultrason, kisti vasküler malformasyondan ayırt etmek ve kistin iğne aspirasyonu sırasında yanlışlıkla özellikle el bileğinde radial arterin delinmesini önlemek için kullanılabilir.

 

Tedavi / Yönetim

Asemptomatik hastalar gözlenebilir ve ganglion kistlerinin iyi huylu olduğu ve spontan gerileyebileceği konusunda güvence verilebilir. Kistin konumuna göre ameliyatsız tedavi denenebilir. Dorsal el bilek ganglion kistleri aspire edilebilir, ancak cerrahi eksizyona göre çok daha yüksek nüks oranı vardır. Volar el bilek ganglion kistlerinin aspirasyonu genellikle radial artere yakınlıkları nedeniyle yapılmaz. Konservatif tedavide başarısız olunan semptomları devam eden hastalarda cerrahi endikedir. Cerrahi eksizyon genellikle ayakta tedavi prosedürü olarak gerçekleştirilir. Yani hasta aynı gün evine gidebilir. Dorsal bilek ganglion kistlerine direkt kist üzerinden yapılan enine bir kesi ile yaklaşılır. Yara insizyon boyutu Kistin pedikülünü ortaya çıkarmak ve rüptürü önlemek için dikkatli bir diseksiyon yapılır. Kistin pedikülü ve kapsüler yapışıklıkları , bağın bütünlüğünü bozmadan skafolunat bağa mümkün olduğunca yakın bir şekilde ayrılmalıdır. Volar bilek ganglion kistleri sıklıkla radial artere yakındır veya bazen damarı çevreleyebilir. Künt diseksiyon, damarın yaralanmasını önlemek için dikkatli bir şekilde kistten arteri mobilize etmek için kullanılmalıdır. Median sinirin palmar kutanöz dalı, bilek ekleminin 5 cm proksimalinden çıkar ve volar bilek ganglion kisti eksizyonu ile de risk altındadır.

 

Ganglion kistinin cerrahi tedavisinin en sık görülen komplikasyonu nükstür ve volar bilek ganglion kistleri dorsal bilek ganglion kistlerine göre daha yüksek nüks oranına sahiptir. Ganglion kistlerinin tekrarlama oranı yaklaşık %15 ila %20 arasındadır. Ameliyatsız takip edilen ağrısız kistler takip edilebilir, kendiliğinden kaybolabilir ama büyük olasılıkla tekrar çıkacaktır. El bileği ganglion ksitinin güncel tedavisinde arthroskopik yani kapalı ameliyat seçeneği de mevcuttur.

 

Konservatif Tedavi Seçenekleri

Çoğu durumda, ganglion kistleri herhangi bir tedavi olmaksızın kaybolur. Rahatsız ediciyse, doktorunuz bölgeyi hareketsiz hale getirmek ve kistin küçülmesine izin vermek için bir bilek ateli veya atel takmanızı önerir.

 

Aspirasyon genellikle cerrahınız tarafından önerilen ilk tedavi yöntemidir. El cerrahınız kist çevresindeki cildi temizleyecek ve lokal anestezi kullanarak bölgeyi uyuşturacaktır. Daha sonra kiste bir şırınga yerleştirilir ve sıvı boşaltılır. Cerrahınız daha sonra tekrar oluşmasını önlemek için bir steroid enjekte eder ve enjeksiyon bölgesine bir bandaj yerleştirir.

 

Ameliyat

Konservatif tedavi seçenekleri başarılı olmazsa ve kist ağrılı olmaya devam ediyorsa, aktivitenizi kısıtlıyorsa, el veya parmaklarda uyuşma veya karıncalanmaya neden oluyorsa, doktorunuz ganglion kistini çıkarmak için ameliyat önerebilir.

 

Ameliyat açık teknik olabilir veya cerrahın operasyon alanını net bir şekilde görebilmesi için küçük bir kameranın yerleştirildiği artroskopi ile minimal invaziv olabilir. Ameliyat lokal veya genel anestezi altında yapılabilir. Ganglion kisti alanı temizlenir ve kist boyunca bir kesi yapılır. Kistin içeriği daha sonra köküyle birlikte kesilir ve açıklık dikilir ve bandajlanır.

 

Ameliyat Sonrası Bakım

Hem aspirasyon hem de ameliyat ayakta tedavi prosedürleridir ve aynı gün eve gidebilirsiniz. Ameliyat geçirdiyseniz, 2 ila 6 hafta içinde günlük aktivitelerinize devam edebilmelisiniz. Eliniz bandajlanacak ve bir askıya yerleştirilecektir. Şişliği, ağrıyı ve sertliği kontrol etmek için size ilaç verilecektir. Ağrı veya sertlik devam ederse, mesleki veya fizik tedavi ile daha fazla tedaviye ihtiyacınız olabilir.

 

Riskler ve Komplikasyonlar

Ganglion kisti çıkarılması oldukça güvenli bir prosedürdür ve minimum risk veya komplikasyon ile ilişkilidir. Tekrarlama şansı aspirasyonla %20, ameliyatla %10'dur. Kist tekrar gelişirse doktorunuz ameliyat önerecektir. İkinci bir ameliyat kistin daha fazla oluşumunu azaltır ancak çevredeki sinirlere zarar verme riskini artırır.

 

 

Morton Nöroma

 

Morton nöromasının diğer isimleri interdigital nöroma, Morton metatarsaljisi, interdigital nevrit veya plantar nöromadır.

 

Morton nöromları kadınlarda erkeklere göre yaklaşık 8 kat daha yaygındır ve genellikle 30 ila 60 yaş arasındaki insanları etkiler, ancak bu yaş aralığının dışında da ortaya çıkabilirler.

 

Morton'un nöroması en sık üçüncü ve dördüncü parmaklar arasındaki alanda - üçüncü ağ alanı - genellikle tahrişe, travmaya veya aşırı basınca yanıt olarak gelişir. Morton nöroması, ikinci ağ alanında da (ikinci ve üçüncü ayak parmaklarının tabanı arasındaki alan) gelişebilir, ancak bu daha az sıklıkta olur. En sık görülen semptom, ayak tabanındaki ağrı veya rahatsızlıktır (ayağın altındaki kemerler ve ayak parmakları arasındaki alan).

 

Morton nöromasının kesin nedeni bilinmemektedir, ancak mevcut araştırmalar, yaygın dijital plantar sinirlerin sıkışmasının (yani, sıkıştırma veya sıkışma) sonucu olduğunu öne sürmektedir. Sinirin parmak arasındaki boşlkta sıkışması şişmeyi tetikleyebilir ve sinirin içinde ve çevresinde anormal doku oluşmasına neden olabilir.

 

Normalde, bir yumru veya cilt rengi değişikliği gibi bir Morton nöromasının dışa dönük belirtileri yoktur.

 

En yaygın semptomlar:

 

1.     Ayakparmak uçlarına doğru yayılan kalıcı yanma veya keskin ağrı vardır. Özellikle koşma veya yürüme gibi ağırlık kaldırma aktiviteleri sırasında ayak parmaklarına yayılabilir (yayılabilir). Gece ağrısı nadirdir.

2.     Hastalar sıklıkla yürürken ön ayaklarının altında bir çakıl taşı olduğu hissini tarif ederler.

3.     Ağrı tipik olarak üçüncü ve dördüncü parmakların tabanı arasındadır, ancak ikinci ve üçüncü parmaklar arasında da ortaya çıkabilir.

4.     Ayak parmaklarında uyuşma veya hoş olmayan bir karıncalanma olabilir.

5.     Koşmaya başlarken parmak ucundan destek alıp vücudu öne doğru itme sırasında acı hissedilebilir.

6.     Ayakkabı giymekle ilgili sorunlar yaygındır. Yüksek topuklu ayakkabılar durumu kötüleştirebilir. Sıkı, dar ayakkabılar da parmak kemiklerini sıkıştırarak ve siniri sıkıştırarak bu durumu kötüleştirir.

 

Ameliyatsız Tedavi

 

a)     Ayakkabıdaki değişikliklerden fayda görebilirsiniz. Yüksek topuklu ayakkabılardan ve dar ayakkabılardan kaçının; alçak topuklu ve yumuşak tabanlı daha geniş ayakkabılar seçin. Bu, kemiklerin yayılmasını sağlar ve sinir üzerindeki baskıyı azaltarak iyileşmesi için zaman tanır.

b)     Ortezler. Ayakkabılarınıza özel ayakkabı ekleri ve metatarsal pedler/barlar eklenebilir. Bunlar, ön ayaktaki kuvvetlerin yerini değiştirerek ve nöroma üzerindeki baskı yapan kemikleri ayırarak tahrişi hafifletmeye yardımcı olabilir.

c)     Enjeksiyon. Bir veya daha fazla kortikosteroid (steroid) ilaç enjeksiyonu, sinirin şişmesini ve iltihaplanmasını azaltarak biraz rahatlama sağlayabilir. Bu, ortopedi kliniğinde yapılabilir. Kliniğimizde ultrason eşliğinde bu enjeksiyonu yapıp, hastamızı 1 saat içinde poliklinikten çıkışını sağlayabilmekteyiz. Başka bir enjeksiyon türü, sinirin ağrı sinyalleri göndermesini kalıcı olarak durduran bir ilacın enjekte edilmesini içeren sinir ablasyonudur.

d)     Alternatif terapiler. Ekstrakorporeal şok dalgası tedavisi, radyofrekans ablasyonu ve diğer steroid olmayan enjeksiyonlar gibi tedaviler tartışılabilir, ancak bu tedavilerin etkinliğine ilişkin mevcut veriler yetersizdir.

e)     Araştırmalar, birçok insanın ayakkabı giyme modifikasyonları, ortezler, iltihap önleyici ilaçlar (örneğin, ibuprofen veya naproksen) ve/veya kortikosteroid enjeksiyonlarının bir kombinasyonu ile kalıcı bir rahatlama sağlayabildiğini göstermiştir.

 

Cerrahi tedavi

Semptomlarınız düzelmezse veya cerrahi dışı tedavilerden sonra şikeyetleriniz tekrarlarsa, ortopedi doktorunuz ameliyat önerebilir. Morton nöroması için cerrahi genellikle en güvenilir tedavi şekli olarak kabul edilir ve birçok çalışma %80-95 başarı oranı gösterir. Morton nöromlarını tedavi etmek için birkaç cerrahi teknik vardır ve bunların benzer sonuçlar ürettiği gösterilmiştir. Ortopedi cerrahınız seçeneklerinizi sizinle tartışacaktır. Sinire ulaşmak için doktorunuz ayağın üstünde veya altında bir kesi yapabilir. Sinire eriştikten sonra sinirin kalınlaşmış kısmını çıkarabilir veya sinirin sıkışmasını azaltmak için etrafındaki dokuları serbestleştirebilir. Morton nöroma ameliyatı sonrası iyileşme süresi kısadır.  Genel olarak, ameliyat sonrası ayakkabı olarak da bilinen sert tabanlı bir ayakkabıyla ayağınızın üzerinde yürümenize izin verilir, ancak alt kısımda bir kesi yapılmışsa tüm ağırlığınızı topuğunuza vermeniz istenebilir. ayağın.

Ameliyat yaralarınız tamamen iyileşene kadar (genellikle ameliyattan en az 2 ila 3 hafta sonraya kadar) daha ağır aktivitelerden (koşma, atlama vb.) ve ayağınızı suyun altına sokmaktan (küvet veya yüzme havuzu gibi) kaçınmalısınız. Hastaların genellikle işlemden 4 hafta sonra normal ayakkabı giyimine dönmelerine izin verilir.

 

Motor Nöroma Tedavisinde Özel Notlar

 

Ayakkabıdaki değişiklikler, aktivite modifikasyonu ve ortezlerin eklenmesi gibi koruyucu önlemler hastaların yaklaşık %50'sine kadar bir dereceye kadar rahatlama sağlayabilir.

Kortikosteroid enjeksiyonları, hastaların yaklaşık %50'sinde Morton'un nöromasında başarılı bir rahatlama sağlıyor gibi görünmektedir.

Kimyasal sinir ablasyonu ve radyofrekans ablasyonu da iyi bir başarı oranına sahiptir ve hastaların %70 ila %80'i bu müdahalelerden sonra iyileşme kaydetmiştir.

Nörektomi (sinirin bir kısmının çıkarılması) veya sinirin dekompresyonu ile yapılan cerrahi müdahale, en yüksek başarı oranına sahiptir ve çoğu çalışmada %80 ila %95 başarı oranı bildirilmektedir.

Başarılı cerrahi tedaviden sonra bile bir Morton nöromasının geri gelmesi mümkündür. Hastaların yaklaşık %5 ila %20'sinde semptomlar geri dönebilir ve ek tedaviye ihtiyaç duyabilir. Neyse ki, Morton'un nöroma nüksü için tekrarlanan bir ameliyat, ilk ameliyatla benzer bir başarı oranına sahiptir (%80-95).

 

 

 

 

Resim. Hastamızın ayağından çıkarılan morton nöroması ve bu nörton nöromanın bulundğu bölgenin röntgen üzerindeki şematize edilmiş hali gösterilmektedir. Görüntüler Op.Dr. Murat KEZER arşivinden izniyle alınmıştır.



 

 

Pigmente villonodüler sinovit

 

Pigmentli villonodüler sinovit (PVNS), eklemleri ve tendonları kaplayan ince doku tabakası olan sinovyumun kalınlaşmasına ve aşırı büyümesine neden olan bir durumdur. Bu aşırı büyümeden kaynaklanan kitle veya tümör kanserli değildir ve vücudun diğer bölgelerine yayılmaz (metastaz yapmaz). Bununla birlikte, PVNS ilerleyici bir hastalıktır. Yavaş yavaş kötüleşir ve kemik hasarına ve artrite yol açabilir.

 

PVNS genellikle diz eklemini etkiler, ancak diğer eklemleri de etkileyebilir. Çoğu durumda, hasarlı eklem kapsülünü ve kitleyi çıkarmak için ameliyat gerekir.

 

Sağlıklı bir eklemde sinovyum, kıkırdağı yağlayan ve harekete yardımcı olan az miktarda sıvı üretir. PVNS'de sinovyum ekstra sıvı üretir, bu da eklemde şişmeye ve hareketi çok ağrılı hale getirir.

 

PVNS tipik olarak sadece bir eklemi tutar. Hastaların %80'inde diz etkilenir, ancak PVNS kalça, ayak bileği, omuz ve dirseği de etkileyebilir. Durum her yaştan insanı etkileyebilir, ancak en sık 20 ila 50 yaş arasındaki genç erişkinlerde görülür.

 

PVNS'nin iki biçimi vardır – lokalize ve yaygın.

 

Yerelleştirilmiş PVNS

Tümör, eklemi destekleyen tendonları içerdiğinde veya eklemin sadece bir bölgesinde meydana geldiğinde, lokalize PVNS olarak adlandırılır. Bu tip genellikle tedaviye iyi yanıt verir.

 

Yaygın PVNS

Durum daha yaygın olduğunda ve tüm eklemi içerdiğinde buna yaygın PVNS denir. Daha agresif olma eğilimindedir ve tedavisi daha zordur.

 

Lokalize PVNS, etkilenen eklemde ağrı ve şişmeye neden olur. Şişlik oldukça önemli olabilir. Diğer semptomlar eklemde kilitlenme, takılma ve dengesizliği içerebilir.

 

Diffüz PVNS'de, eklem ağrısı, şişme ve sertlik dahil olmak üzere genellikle kademeli bir semptom başlangıcı vardır. Bazen hastalar, eklem boşluğunda kanın toplandığı bir durum olan hemartroz ile başvurabilirler. Bu, etkilenen eklemde minimal veya hatta travma olmadan ortaya çıkabilir. Her iki tipte de semptomlar gelip zamanla geçebilir.

 

Doktorunuz fizik muayane sonrası çeşitli tetkikler isteyebilir. Rröntgen X ışınları kullanır, kemik gibi yoğun yapıların net görüntüsünü sağlar. PVNS kemiğinize zarar vermediyse veya kemiğinizde değişikliklere neden olmadıysa, röntgende görünmeyebilir. Bununla birlikte, röntgen görüntüleri, doktorunuzun ağrınızın diğer nedenlerini ekarte etmesine yardımcı olabilir.

 

MRI, vücudun yumuşak dokularının net görüntülerini sağlar ve PVNS teşhisinde yardımcı olabilir. Lokalize PVNS'de MRI bulgusu olarak nodüler bir kitle gözlenecektir. Diffüz PVNS'de, muhtemelen kemik yıkımına bağlı değişiklikleri ve kıkırdak hasarını, eklem kapsülünde aşırı kalınlaşmayı veya eklem içinde geniş bir kitle görülebilir.

 

PVNS tanısını doğrulamak için biyopsi gerekebilir. Biyopside, tümörün bir doku örneği alınır ve mikroskop altında incelenir. Bir doku örneği elde etmek için küçük bir operasyon gereklidir.

 

 

Cerrahi Tedavi Seçenekleri

 

Artroskopi. Hem lokalize hem de yaygın PVNS vakalarının hem teşhisinde hem de artroskopik ameliyata uygun aletler ile eklem içinde PVNS dokularının temizliğinde kullanılır.

 

Açık ameliyat. Dizin hem ön hem de tüm arkasını yaygın olarak  tutan PVNS vaklarında tercih edilir. Çoğu, durumda PVNS cerrahisinde en iyi  sonuçlar genel olarak "açık" cerrahi ile elde edilir.

 

Kombine artroskopik ve açık cerrahide hastaların cerrahi tedavisinde kullanılabilir.

 

 

Radyasyon tedavisi tümörleri küçültebilir ve bazen yaygın yaygın PVNS'yi tedavi etmek için kullanılır. Genellikle standart cerrahinin başarılı olmadığı hastalar seçenektir.

 

Geçmişte radyasyon tedavisi, derinin dışından etkilenen eklemin içine yönlendirilen bir dış ışın yoluyla verilirdi. Genellikle başarılı olsa da, bu yöntem komplikasyonlara neden olabilir. Eklem içi radyasyon adı verilen daha yeni bir yöntem de ise eklem içine bir iğne ile radyoaktif sıvı enjekte edilir. Bazı hastalarda, tekrarlama riskini azaltmak için ameliyattan sonra radyasyon tedavisi kullanılabilir. Şu anda PVNS tedavisi için araştırılan birkaç ilaç vardır. Bu ilaçlar özellikle eklem kapsülündeki hücreler tarafından üretilen CSF-1R proteinini hedefler ve bazı hastalarda etkili olduğu gösterilmiştir.

 

Ameliyattan sonra fizik tedavi, günlük aktivitelerinize dönmenize yardımcı olması açısından son derece önemli olacaktır. Özel egzersizler, etkilenen eklemdeki gücü ve hareket aralığını yeniden kazanmanıza yardımcı olacaktır.

Artroskopik cerrahiden iyileşme genellikle kısa bir fizik tedavi süreci gerektirir, ardından normal aktiviteye dönebilirsiniz. Ancak açık cerrahi daha kapsamlıdır, bu nedenle diz ekleminde postoperatif sertlik riski artar. Diffüz PVNS'yi tedavi etmek için açık cerrahiden iyileşen hastalar için genellikle daha düzenli ve kapsamlı bir fizik tedavi programı gereklidir. Bu durumda, normal aktiviteye dönüş daha uzun, muhtemelen birkaç ay sürecektir.

 

Lokalize PVNS, ameliyattan sonra nadiren tekrarlar. Diffüz PVNS için tekrarlama oranı genellikle %10 civarındadır, ancak %30'a kadar çıkabilir. Diffüz PVNS'li hastalara, ameliyattan sonra birkaç yıl boyunca doktor takibi gerekecektir. Bu ziyaretler sırasında doktorunuz, PVNS'nin tekrarını kontrol etmek için MRI gibi testler isteyebilir.

 

Sinovial kondromatosis

 

Sinovyal kondromatozis (sinovyal osteokondromatozis olarak da adlandırılır), eklemleri kaplayan ince doku tabakası olan sinovyumu içeren nadir, iyi huylu (kanserli olmayan) bir durumdur. Sinovyal kondromatozis vücuttaki herhangi bir eklemde ortaya çıkabilir, ancak en sık dizde görülür. Sinovial kondromatosis bir tümör olarak kabul edilmese de, etkilenen ekleme ciddi şekilde zarar verebilir ve sonunda osteoartrite yol açabilir. Ağrılı semptomların hafifletilmesine yardımcı olmak ve eklemde daha fazla hasarı önlemek için erken tedavi önemlidir.

 

Sinovyal kondromatoziste, sinovyum anormal şekilde büyür ve kıkırdaktan yapılmış nodüller üretir. Bu nodüller bazen sinovyumdan kopabilir ve eklem içinde serbest şekilde dolaşabilir. Eklem içindeki gevşek kıkırdak gövdelerinin boyutu, birkaç milimetreden (küçük bir hapın boyutu) birkaç santimetreye (bir bilyenin boyutu) kadar değişebilir. Sinovyal sıvı erbest kıkırdakları besler bu yüzden kopan parçalar büyüyebilir, kireçlenebilir (sertleşebilir) veya kemikleşebilir (kemiğe dönüşebilir). Bu meydana geldiğinde, eklem boşluğu içinde serbestçe dolaşabilirler. Gevşek cisimler yuvarlandıkça eklemi kaplayan düz eklem kıkırdağına zarar vererek osteoartrite neden olabilir. Osteoartritte hasarlı kıkırdak aşınır ve yıpranır.  Şiddetli sinovyal kondromatozis vakalarında, gevşek cisimler, tüm eklem boşluğunu kaplayabilir veya komşu dokulara nüfuz edecek kadar büyüyebilir.

 

Sinovyal kondromatozis en sık dizde görülür, bunu kalça, dirsek ve omuz izler. Çoğu durumda, vücutta sadece bir eklem etkilenir. Bu durum en sık 30 ila 50 yaş arasındaki hastalarda görülür. Erkekler kadınlardan iki kat daha sık etkilenir. Sinovyal kondromatozisin nedeni bilinmemektedir ve kendiliğinden oluşur. Genetik aktarım bildirilmemiştir.

 

Sinovyal kondromatozisin en yaygın semptomları osteoartritinkilere benzer. Bunlar şunları içerir:

 

a)     Eklem ağrısı

b)     Eklem şişmesi

c)     Etkilenen eklem eklem hareket kısıtlılığı

d)     Palpasyonla hassasiyet,  nodüller dediğimiz yuvarlak bilye büyüklüğündeki lezyonlar bazen diz, ayak bileği ve dirsek eklemleri gibi cilde yakın eklemlerde hissedilebilir.

e)     Hareket sırasında gıcırdama veya patlama sesi (krepitus)

 

 

Ameliyatsız Tedavi

 

Belirtilerinize bağlı olarak basit gözlem bazen bir tedavi seçeneği olabilir. Doktorunuz, sizin durumunuzda gözlemin uygun olup olmadığını belirlemek için bir dizi faktörü dikkatle değerlendirecektir. Bu süre zarfında doktorunuz, osteoartritin ilerlemesini kontrol etmek için etkilenen eklemi yakından izleyecektir.

 

Cerrahi tedavi

Sinovyal kondromatozis tedavisi tipik olarak gevşek kıkırdak gövdelerini çıkarmak için yapılır. Bazı durumlarda, ameliyat sırasında sinovyum da kısmen veya tamamen çıkarılır (sinovektomi). Ameliyat açık bir prosedür veya artroskopik bir prosedür kullanılarak yapılabilir. Doktorunuzun kullandığı teknik, aşağıdakiler de dahil olmak üzere çeşitli faktörlere bağlı olacaktır:

 

Serbest (loosebody) cisim sayısı

Serbest cisimlerin boyutu

Sinovial dokunun durumu

 

Geleneksel bir açık prosedürde, doktor genellikle bir veya iki büyük insizyon yapar. Artroskopik bir prosedürde, doktor daha küçük kesikler yapacak ve gevşek cisimleri çıkarmak için minyatür cerrahi aletler kullanacaktır.

Hem açık hem de artroskopik prosedürlerin nihai sonuçları aynı olabilir. Doktorunuz sizin durumunuzda hangi cerrahi tekniğin en iyi olduğu konusunda sizinle konuşacaktır.

 

Ameliyattan İyileşme

Günlük aktivitelerinize dönmenin ne kadar süreceği, yaptığınız işlemin türüne ve hangi eklemin tutulduğuna bağlı olarak değişecektir. Doktorunuz rehabilitasyonunuzu yönlendirmek için size özel talimatlar verecektir.

 

Sinovyal kondromatozis hastaların %20'sine kadar geri dönebilir. Ameliyattan bir süre sonra doktorunuz herhangi bir nüksü kontrol etmek için düzenli takip ziyaretleri planlayacaktır.

 

Doktorunuz ayrıca herhangi bir osteoartrit ilerlemesi için eklemi izleyecektir. Sinovyal kondromatozisin eklemde halihazırda yapmış olduğu hasar miktarı, osteoartrit geliştirme şansınızı etkileyecektir.


Kemik tümörü Belirtileri

Bacakta iyi huylu tümör tedavisi

Kemik kanseri olanların Yorumları

Kalçada kitle Belirtileri

Bacak tümörü Öldürür mu

Kemik tümörü Ameliyatı iyileşme süresi

Bacakta iyi huylu tümör belirtileri

Kemik kanseri ağrısı Nasıl olur

bursa'da en iyi ortopedi doktoru

Bursa Ortopedi doktor Yorumları

Bursa Ortopedi doktorları Devlet

Bursa Ortopedi Hastanesi

Bursa Ortopedi profesörleri

Bursa nöbetçi Ortopedi Doktoru

Bursa Devlet Hastanesi en iyi Ortopedi doktoru

bursa şehir hastanesi'nde en iyi ortopedi doktorlari

 

Paylaş: